İçten Gelen Satırlar: İsmail Çağlar Özçelik Röportajı

Makine mühendisi İsmail Çağlar Özçelik ile kırk yaşından sonra başlayan yazarlık yolculuğunu, eşine duyduğu derin sevgiyle şekillenen kitabını ve yaşam sevinciyle dolu motivasyonunu konuştuk.

 İsmail Çağlar Özçelik ile Röportaj: Kırkından Sonra Yazıya Dökülen Sevgi ve Yaşam Sevinci

1. Kendinizi ve yazarlık kariyerinizi kısaca tanıtır mısınız?
Ben İsmail Çağlar Özçelik. Asıl mesleğim makine mühendisliği. Uzun yıllardır teknik bir alanda çalışıyor olsam da içimde hep başka bir yön taşıdım: duygularımı kâğıda dökme ihtiyacı. Yazarlık kariyerim çok profesyonel bir planlamayla başlamadı. Daha çok içimden geldiği gibi, kalbimden geçenleri yazıya dökerek gelişti. Zamanla bu yazılar bir kitaba dönüştü ve ilk kitabımı yayımladım. Bu benim için hayatımın en anlamlı üretimlerinden biri oldu.

2. Yazarlık yolculuğunuz nasıl başladı?
Açıkça söylemek gerekirse bu yolculuk kırk yaşından sonra başladı. Daha önce böyle bir niyetim yoktu. Ancak zamanla içimde bir şeylerin biriktiğini fark ettim. Duygularımı ifade etmenin yolu olarak kalemi seçtim. Yazmak, bir düşünce gibi aniden geldi ve ben de o duygunun peşinden gittim. Yazdıkça bunun sadece bana değil, sevdiklerime de iyi geldiğini fark ettim.

3. İlham kaynaklarınız genellikle neler olur?
En büyük ilham kaynağım eşim. Onu çok seven biriyim ve bu sevgi öylesine derin ki, bazen kelimelerle ifade etmek istiyorsunuz. Ayrıca hayatın kendisi, sevgi, bağlılık, kaygılar ve özlemler de bana yazma isteği veren temalar. Duygusal bir insanım, içimde birikenleri dışa vurmanın en sade yolu yazmak oldu.

4. Yazma motivasyonunuz nedir? Sizin için yazmak bir meslek mi, tutku mu, ihtiyaç mı?
Yazmak benim için bir yaşam sevinci. Hayatın içindeki anlamları yakalayabilmek, yaşarken farkında olduğum duyguları kalıcı hâle getirebilmek için yazıyorum. Bu bir meslek değil elbette, ama tutkunun da ötesinde, varoluşsal bir ihtiyaç. İçimde bir şeyler birikiyor ve onları yazarak özgürleştiriyorum.

5. Yazdığınız kitabın konusu nedir? Kısaca bahseder misiniz?
Kitabım, seven bir erkeğin eşine duyduğu derin sevgiyi anlatıyor. Kalpten gelen, karşılıksız bir sevgi bu. Yazdıklarım, bir gün ben bu hayatta olmasam bile çocuklarım okusun, babalarının annelerini nasıl sevdiğini bilsin diye kaleme alındı. Onların kitaplıklarında yer alacak bir hatıra, bir örnek, belki de bir yol gösterici olması niyetiyle yazıldı. Bu beni mutlu etti; çünkü sadece duygularımı değil, değer verdiğim bir ilişkiyi de kayıt altına aldım.

6. Hitap etmek istediğiniz kitle kimlerdir? Hangi yaş grubuna ya da profile yönelik yazıyorsunuz?
Kitabım özellikle sevginin değerini bilen, hayatındaki insanlara kıymet veren herkese hitap ediyor. Yaş grubundan çok, duygulara açık olan, içsel yolculuklar yaşayan okuyuculara seslendiğimi düşünüyorum. 20 yaşında biri de, 60 yaşında biri de yazdıklarımda kendinden bir şey bulabilir. Yeter ki sevmeyi, bağlanmayı, anlamayı bilen biri olsun.

7. Yakın zamanda yeni bir projeniz ya da kitabınız var mı?
Şu anda iş hayatım oldukça yoğun. Haftanın altı günü çalışıyorum ve bu tempoda yeni bir şey üretmek zor oluyor. Ama içimde hâlâ anlatmak istediğim çok şey var. İlerleyen dönemde, daha sakin bir hayat ritmi yakalayabilirsem, bir hikâye ya da roman üzerinde çalışmak istiyorum. Şimdilik fikir aşamasında ama zihnimde gelişmeye devam ediyor.

8. Okuyucular kitabınızdan ne almalı? Onlara nasıl bir his bırakmasını istediniz?
Okuyucularımdan en çok istediğim şey, hayatlarındaki insanların değerini fark etmeleri. Sevdiğimiz kişilerin kıymetini zaman geçmeden, onları kaybetmeden anlamamız gerekiyor. Kitabımı okuyan biri, içinden “ben de sevdiğim insanlara daha çok sarılmalıyım” diyorsa, işte o zaman yazdıklarım amacına ulaşmış demektir. Herkesin hayatında bir sevgi izi bırakmak istedim.